Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık.Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı,ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken, bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken, bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım unutma bizi!..
Yoksulluğun
bükemediği bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı. İşkence
hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor
binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik,
doktorduk, avukattık. Yazlık, kışlık katlarımız, arabamız olurdu.
Yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı. Yaşamımızın en
güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek
istediler hep.
Öldürüldük ey halkım unutma bizi!..
Fidan
gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı
gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında,
işkencecilerin acımasız ellerine terkedildik. Direndik küçücük
yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına
karşı, bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer
eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar
erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım unutma bizi!..
Ölümcül
hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor
kimlikli işkencecilerin elinde, öldürüldük acınmaksızın.
Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş
kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezartaşı gibi savrulduk.
Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi!..
Kanserdik.
Ölüm her gün bir sinsi yılan gibi, dolaşıyordu derilerimize. Uydurma
davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik
kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık.
Önce kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti
olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında, bırakıp
gittik bu dünyayı ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi!..
Giresun’daki
yoksul köylüler. Sizin için öldük. Ege’deki tütün işçileri, sizin için
öldük. Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki,
Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da paramparça elleriyle, ak
pamuk toplayan işçiler sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım unutma bizi!..
Bağımsızlık,
Mustafa Kemal’den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına
teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar
taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle, başlarımızı
ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik,
sokak ortasında sorgusuz-sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi!..
Yabancı
petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk: Komünist dediler.
Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş
Savaşında, emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı, daha da
dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi.
Bir kez anlamak istemediler bizi...
Vurulduk ey halkım, unutma bizi!..
Henüz
çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline, değmemişti ellerimiz.
Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı,
pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına.
Herkes tanıktır ki, korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi
taptaze, mezar taşı gibi dimdik, boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
Asıldık ey halkım, unutma bizi!..
Bizi
öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz,
babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak
olmuşlardı, ya da susmuşlardı, bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün
bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde, öldürüldük.
Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, batı uygarlığı adına,
bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım unutma bizi!..
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi...
Uğur Mumcu
yayın için teşekkür ederim kendi adıma.. bu ülkede yitip giden çok koca yürek var! uğur'umuz da onlardan biri idi.. ne kadar geç tanımış olmak beni üzsede arkasından iyiki vardı diyorum!!
YanıtlaSilsevgiler...